İçeriğe geç

dişlerimi sıkarak çaldığım ıslık: ‘kangren’

olağan bir yaz günü olağan sıcaklar yaşıyorduk. aylardır süregelen işsizliğin yaşattığı sıkıntı ve gerilim üzerime tünemişti, kalkacak gibi de görünmüyordu. bunların üzerine sevdiğim kadının annesi kanser tedavisi görüyor, sızımız katmerleniyordu. biliyordu ya da hayır!; hastaneye her defasında ölüme karşı gidiyordu. içinde kocaman bir dehliz vardı ve umut burada kaybolurdu.
ben o kadınla hiç tanışamadım. hastane odalarına beni almazlardı, sakıncası vardı. zaten kimse o durumda birisiyle tanışmak istemez, haklı. en fazla hastaneye gitmeden 5-10 dakika görüp, oradan geri dönmüşlüğüm vardı. ne zaman yanına o kötü zamanlarında gidiyor olsam kendi kendime içimden ismet özel’in ”(…) sana durulanmış kelimeler getireceğim… çünkü seni dik tutacak bilirim…” dizelerini yineleyip durdum. onun yanında o kelimeleri hiç bulamadım. hoş, zaten böyle zamanlarda iyi konuşmasını bilmem. ben zaten iyi konuşmasını bilmem, ama sıkı düşünürüm (bir gün hastane kapısında eline şiir tutuşturmuştum!). kısacası hayat pek iç açıcı değildi. ‘nasılsın?’ demek ağır geliyor, çoğu gece uyku tutmuyor, uyuyabilmek için dişlerimi sıkarak ıslık çalıyordum. ya da rüyamda. gerçeğe eklenmeliler.
dehliz büyük. okumaktan başka uğraş edinemedim (o sıralar turgenyev‘in bazarov‘una -varolan değerlerin mutlak reddi kesin cezbedicidir hey!- kafayı taktımdı). bir taraftan da bu boşluğu lehime çevirmek, ve küçük de olsa bir şeyler yazmak istiyordum (acıdan ve öfkeden beslenmek gibisi yoktur!). çok uzun süre, yapamadım. bu kangren‘i yazmama engel olmadı. sanırım bir hafta içinde yazıp tamamladım.

kangren: okumak için tıklayınız

Tarih:Bir Delinin Hatıra Defteri